Gereksiz üzgün, gereksiz mutlu. Çok gereksiz hissediyorum açıkcası. Yoruldum diyip bitirsem, 'açıkla' diyorsunuz, 'neye yoruldun bu kadar, ne yordu seni? Anlat.' diyorsunuz. Ben usandım diyorum. Siz anlamıyorsunuz. Bilemedim işte, her şeyden yorulmuş birine sarılmak yerine 'gel, anlat' dediğiniz de ben n'apacağımı bilemedim. Aslında bunun temeli, bu hallerimin yani, çocukluğuma falan dayanıyor gibi. Hiçbir dediğimden emin olamamam, birisi beni dinlediğinde, beni zeki gördüğünde, tebrik ettiğinde apışıp kalmam... ne bileyim işte; ailemin sevgi anlayaşı farklı, benim sevgi anlayaşım farklı. Kaldım ortada malak gibi. İlgi görsem aşk zannederim 'ayran gönüllü' derler. 'Aşkmış, oymuş, buymuş saçma' desem 'bak bunu diyen herkes şöyle böyle oluyor' derler. Ya mümkünse bir süre kimse kimseye bir şey demesin, sadece sarılsın. Pick me diye algıladığımız şeylerin pick me tanımlamasına bile uymadığını tıpkı feministlere gösterilen ilgiyle benzer nitelikte bir konuma düştüğünün farkındayken insanlara karşı o kadar iğrenç tutumlarda oluyorum ki bazen sadece bazen kendi hikayem de ana karakterin kim olduğunu tartışıyorum. Aslına bakarsanız, pislik insanın tekiyim. Az evvel dediğim bazenler bile yalan. Çok düşünüyorum, çok sorguluyorum ve bu beni yoruyor. Beni yoran hayat, ders, o, bu değil sadece düşüncelerim. Sadece ben.
Sıkıldım kendimden.
Aptal mıyım neyim ben? Neyim var böyle Neden kurtulamıyorum kendimden?
Neyse, sormak istediğim bir şey var harbiden okuyan varsa buraya kadar ; )
Size hiç şey oluyor mu; nasıl açıklanır, nasıl anlatılır, hiç bilmiyorum ama böyle bir anda sanki her şey önemsizmiş onca insanın arasında siz de sadece insanmışsınız gibi bir an. Böyle evren, dünya, her şeyin büyüklüğü aniden gözünüzde iyice büyüyüp sizi ufacık bir nokta gibi gösteriyor mu hiç, sizin gözünüzde? Sadece yaşamaya gelmiş, iz bırakmaksızın gidecek öylesine atan kalpler arasında yüzüyormuşsunuz gibi ya da dünya bir denizmişte siz o deniz de sadece bir damlaymışsınız gibi. Ne bileyim; varlığınızı, oluşunuzu, elinizi, kafanızda her an etkileşim içinde olan nöronlar arasındaki en ufak titreşimi bile dikkatle izleyesiniz gelmedi mi hiç, gelmiyor mu hiç? böyle en olmaz dediğiniz anda aniden ortamdan soyutlanıp sadece bedenen orada olduğunuzu bildiğiniz bir an ne bileyim işte öyle bir an.
Benzer bir yazıyı ortaokulda, yanlış hatırlıyor olabilirim emin de değilim zaman kısmından, 6 ya da 7. sınıfta kompozisyon yazmam istendiğinde yazmıştım. O ufak beynim neyi ne kadar algılayabileyeceğini bile kavrayamamışken kendimi öğretmenime açıklama çabam hiç çıkmaz aklımdan. Tahtaya kaldırmıştı beni. Geçtim böyle nasıl özgüvenliyim ama kendimi anlatabildim ya sonunda! Sözde kendimi anlatabildiğim şeyi kendim bile anlamadan okumaya çalışırken hocayla gözgöze gelişim dün gibi aklımda kadının bakışlarında öyle başıboş bir boşluk vardı ki dik olan omuzlarımın ufakta olsa bir çöküşe uğradığını hissetmiştim. Sanırım aklımdan çıkmayan hayalkırıklıklarımdan biri. Hem de tamamen kendime karşı bir kırıklık. Ne cürretle düşüncelerimi olduğu gibi kağıda döktüğümü düşünebilirim ki? Bir de insan müsveddelerinin düşünce yapısını görmüş olmama rağmen kendi içimde kendi ümidimle kendimi kandırıp özgüvenli özgüvenli tahtaya çıkıyorum. Salaksın işte kızım Yaren!
O günden beri de kendimi insanlara gün gün daha az açıklamaya başladım. Böyle böyle kimisi 'Yaren yaptıysa bir bildiği vardır' demeyi öğrendi, kimisi de hala kendi bokunda 'salak işte bu kız ne dinliyorsam onu' diyip eninde sonunda benim dediğime geldi hala daha hakaret yerim böyle şeylerden. Alıştım da. Tepkisiz kal, 'peki' de geç. Yeterli bir etki tepki olayı. Ha, kırılıyor muyum? Kahretmesin ki evet. Öyle çok kırılıyorum, öyle çok sinirleniyorum ki bunlar gerçek bir aptal gibi davranmama neden oluyor. Ağlıyorum ve elimden gelen hiçbir şey olmaması beni yoruyor. üzülüyorum, ağlıyorum, kırılıyorum, kırıyorum, uzaklaşıyorum, kendimle daha monoton olduğumu farkediyorum. Ama,
Aması var işte. İnsanım ben. Sosyalleşmek gibi ihtiyaçlarım var. iİnsan yüzü görmedikçe vahşileştiğimi bile farkettim. Uzun süre yalnız kalıp insanlarla konuşunca da onlara yaranmaya çalışan ya da onları yargılayan iğrenç bir kişilik haline geliyorum.
Kısacası gerizekalı olduğum konusunda şüphelerimin bile son demlerindeyim.
7. Sınıfta yazmışım o yazıyı da. Belki kapak şeysi full göstermez diye buraya da koyuyorum. O zaman bile egolu saçma salak bi' şeymişim : )