Dünya; üzerinde milyarlarca hayatı barındıran bir mefhum! Ve biz ona hükmetmek için onu yavaş yavaş kemiren varlıklarız. Etrafınıza bir bakın. Savaşlar, ayrılıklar, göz yaşları, sefalet… Sizce de kendi eliyle kendi yuvasını yıkan yedi buçuk milyarlık hepçil bir koloniye benzemiyor muyuz. Peki bunu neden yapıyoruz? Hırs, kıskançlık, cehalet veya doyumsuzluk mu? Belki de bunların hepsi...
Ama asıl mesele içinizde hissettiklerinizde. İnsanlar asli ihtiyaçları karşılandıktan sonra inanç, his ve düşünceleri ile yaşamayı öğrenmek zorunda. Zira fazlasını istedikçe durulmaz bir şelaleye benziyoruz. Ve maalesef zamanla kendi kendimizi aşındırıyoruz. Oysa mutlu olmak ve yaşamak için bazen bir avuç su bazen de küçücük bir ümit yeter...